Atatürk üniversitesi bünyesinde sıkça kamuoyu gündemine getirilen Erzurum Araştırma Merkezi ve ile sosyo ekonomik katma değer sunan Palandöken Araştırma Merkezi açılması önerisi yıllardır hayata geçirilmeyi beklerken, Iğdır Üniversitesi bir ilke imza atarak, Ağrı Dağı araştırma Merkezi kurdu.
BÖLGEDE BİR İLK
Iğdır Üniversitesi bünyesinde 'Ağrı Dağı Uygulama ve Araştırma Merkezi' kuruldu.
Merkez müdürlüğüne atanan Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Süleyman Temel, Ağrı Dağı ve çevresinin geçmişten günümüze kadar birçok kavim, medeniyet ve millete ev sahipliği yaptığını hatırlattı. Temel, "Tarihte Hurriler, Mitanniler, Etiler, Asurlular, Kimmerler, Metler, Persler, Sümerliler, Subailer, Urartular, Bizanslılar, Sasaniler, Göktürkler, Ak Hunlar, Metler, Persler, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Moğollar, Oğuzlar, Arsaklılar, Selçuklular ve Osmanlılara ait birçok tarihi, kültürel ve sosyal yaşam tarzlarına ait kalıntılar günümüze kadar gelmiştir. Tarihi kalıntılara bakarak geçmişin daha iyi anlaşılması ve analiz edilmesi ancak bilimsel süreçte yapılan veya yapılacak olan araştırmalarla mümkün olacaktır" dedi.
TARİHİ VE BİLİMSEL ÇALIŞMALAR YÜRÜTÜLECEK
Amaçlarının Ağrı Dağı'nın kültürel ve tarihi boyutunu ortaya koymak ve bu amaçla yöresel, ulusal veya uluslar arası nitelikte her türlü bilimsel araştırma ve inceleme çalışmalarını yapmak ve yaptırmak olduğunu kaydeden Temel, "Yeni yetişen bireylere bu birikimin tanıtılması, geleceğimizi daha sağlam temellere dayalı olarak inşa etme hedefimiz, birlik ve beraberliği sürdürme kararlılığımız açısından önemli bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacın gelişi güzel yollarla değil bir üniversite bünyesinde ve akademik bir ortamda karşılanmaya çalışılması daha sağlıklı sonuçlar verecektir. Bunun için; yayın, toplantı, konferans, proje ve belgesel gibi etkinlikler düzenleyerek, bu çalışmaların sonuçlarını ve bu alandaki birikimleri ilgili yerli ve yabancı kuruşlara aktarmak suretiyle hem bu kuruluşların gelişmelerine hem de bölgesel kalkınmaya katkıda bulunmasını sağlamak açısından önemli olacaktır. Ağrı Dağı'nın bu tarihi ve kültürel mirasının yanında sahip olduğu jeolojik yapısı da göz ardı edilmemelidir. Büyük ve Küçük Ağrı diye adlandırılan Ağrı Dağı; küçük tepeler teşkil etmeden, birdenbire tek başına yükselerek dünya volkanlarının en görkemlisi olup zirvesi daima buzullarla kaplıdır. Bu özelliğinden dolayı her ne kadar kış sporları içerisinde kayak sporunun yapılmasına olanak vermesi zor gözükse de, gerekli alt yapı sistemlerinin oluşturulması ile kayak sporunun yapılmasına ve yaygınlaştırılmasına imkan verecektir. Bunun yanında dağcılık ve bisiklet sporu faaliyetleri için turizm açısından önemli bir potansiyel konumundadır. Her yönü ile büyük bir hazine olan Ağrı Dağı'nı turizme açmak ve dünyaya tanıtmak, Türkiye için bir marka haline getirmek yerinde bir uygulama olacaktır" diye konuştu.
KÜLTÜREL ÇALIŞMALAR
Ağrı Dağı, jeolojik konumunun yanı sıra Nuh'un gemisine ev sahipliği yaptığı inanışıyla efsanevi kimliğiyle de ön plana çıkan bir dağ olduğuna vurgu yapan Temel, "Kutsal kitaplarda adı geçen bu dağ, birçok dilde farklı adlarla anılmaktadır. Ağrı Dağı efsanesi hakkında nitelikli ve seviyeli araştırmalar yapıp kapsamlı belgesel filmleri ve fotoğraf arşivleri oluşturularak Ağrı Dağı'nın Nuh tufanı ile özdeşleştirerek turizm açısından cazibe merkezi haline getirilebilir. Bu amaçla Ağrı Dağı eteğinde merkezimize tahsis edilecek olan alanda kısmen de Nuh'un gemisindeki hayvan çeşitliliğini sembolize eden büyük bir hayvanat bahçesi ve bölgenin ekolojisine uygun bir botanik parkın tesis edilmesi planlanmaktadır" dedi.