Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerem Karabulut, İl ve bölge ekonomisi üzerine yazdığı reçetede, Bölge nüfus potansiyelinin tutulmasını, Sermaye birikiminin oluşturulmasını, Kalkınma ajanslarının tam bağımsız çalışmasını dikkatlere sunarken, Kış Turizmi ve Tarım ve Hayvancılık sektörlerini de öne çıkardı.
KARABULUT’TAN İLGİ ÇEKEN ÖNERİ
Ekonomik kalkınma noktasında bölgede nüfus potansiyelinin tutulmasının elzem olduğunu söyleyen Karabulut, talep potansiyeli yaratacak bir altyapı üzerinde çalışılmasının gerekliliğini vurguladı. Bu noktada ise ilginç bir öneri sunan Karabulut, “Bölgede talep potansiyeli yaratacak bir altyapı üzerinde çalışılması lazım. Hatta ve hatta yurtdışından özellikle Türk Cumhuriyetlerinden öbek öbek nüfus yerleştirmelerine gidilebilir. Bölgede ki nüfus yoğunluğunu artırmak için bu da ilginç çözümlerden birisi olabilir” diye konuştu.
SERMAYE BİRİKİMİ OLUŞTURULMALI
Ekonomik kalkınmada sermaye birikiminin oluşturulmasının önemine de değinen Karabulut, bu doğrultuda kamunun ve dış dünyada ki yatırımcıların bölgeye yerleşmesinin, oluşacak altyapı çalışmalarında önemli bir rol oynayacağına değindi. Karabulut, buna bağlı olarak bölgede oluşacak istihdam ve üretim yapısında dikkate alınması gereken ana perspektiflerden birinin bölgesel pazarlar olduğuna dikkat çekti.
KALKINMA AJANSLARI BAĞIMSIZ OLMALI
Kalkınma ajanslarından arzu edilen katkının, bağımsız bir yönetim anlayışıyla sağlanacağı inancını da paylaşan Karabulut, ajansların bölgeyi iyi bilen, iyi eğitimli, istihdam sağlayacak insanlar ve projelerle desteklenmesi gerektiğini söyledi. Ajanslarının gerekliliğini vurgulayan Karabulut, ancak çalışma sistemlerinin gözden geçirilip, yeniden projelerinin, planlarının, çalışanlarının etkin bir hale getirilmesi gerektiğinin kaydını düştü.
TARIM VE HAYVANCILIK SEKTÖRÜNE YOĞUNLUK VERİLMELİ
Yine Erzurum ve bölge ekonomisinin kalkınmasında tarım ve hayvancılık sektörüne ilişkin olarak yapılacak projelerin ehemmiyetine vurgu yapan Karabulut, var olan imkânları en iyi şekilde değerlendirerek yüksek fiyatla satılacak tarımsal-hayvansal ürünler üretebilme organizasyonlarına ihtiyaç olduğunu kaydetti.
Coğrafi zorluklar ve iklimin bir geri kalmışlık gerekçesi olarak ön plana çıktığını belirten Karabulut, artık bu durumu kalkınmaya katkı yapacak bir özelliğe dönüştürmenin mümkün olduğunu dile getirdi. Bu noktada kış turizmi potansiyelinin en iyi şekilde değerlendirilmesinin altını çizen Karabulut, bölgede sahip olunan bütün turizm potansiyelini bir bütün halinde değerlendirilmesinin gerekliliğini belirtti.
EKONOMİK KALKINMA İÇİN, NÜFUS BÖLGEDE TUTULMALI
Ekonomik kalkınmanın sağlanması için nüfusun bölgede tutulması gerektiğinin kaydını düşen Karabulut, “Daha önce de şunu belirtiştim; bölgenin kalkınması için nüfus potansiyelini bu bölgede tutmadan geçer. Yani Batı’dan tersine göçle iç nüfus pazar potansiyelini de canlı tutmak lazım. Çünkü Doğu Anadolu Türkiye’nin en büyük coğrafi bölgesi olmasına rağmen kişi başına ya da kilometre kareye düşen nüfus miktarı da en düşük bölge. Türkiye’de bu sayı 97 iken bölgede bu sayı 23-25 civarında kilometre kareye insan düşüyor. Dolaysıyla burada nüfusu da artırarak Erzurum’u merkez almak üzere bölgeyi geliştirebiliriz. Çünkü Erzurum Doğu’nun merkezi konumundadır” dedi.
“TÜRKİYE’DE DOĞU ANADOLU BÖLGESİ EN GERİ KALMIŞ BÖLGE”
Doğu Anadolu Bölgesi’nin Türkiye’nin en geri kalmış bölgesi olduğunu vurgulayan Karabulut, "Geri kalmışlığına örnek vermek gerekirse; Doğu Anadolu Bölgesinde kişi başına düşen gelire baktığımız zaman Cumhuriyetten süregelen bir tablo ile Türkiye’nin yaklaşık 3’te 1’i kadardır. Tabi gelir olmayınca tasarruf olmamakta, yatırım olmamakta, bireylerin çalışma isteği, arzusu olmamaktadır. Bu durumda bizi doğru bir kalkınma sonucuna bizi götürememektedir. Türkiye’de Doğu Anadolu bölgesi en geri kalmış bölge olduğu için bunu ısrarla vurguluyoruz. Eğer Türkiye’de hala çok yoğun bir geri kalmışlık, bölgeler arasında dengesizlik problemi yaşanıyorsa bunun anlamı şu, şuana kadar uygulanan politikalar işe yaramamıştır demektir. Yani yeni düşünceler, yeni politikalar üretmek lazım, çağın gereği üretim altyapısı oluşturmak lazım. Bunun sonucunda örneğin bölgede kullanılmaya müsait bir nüfus potansiyeli de olabilmektedir. Özellikle etnik farklılıklara bağlı olarak kandırılabilecek bir nüfus potansiyeli, yani işsiz kalan, gelir elde edemeyen bir genç nüfusun terör örgütleri tarafından kandırılmasına kadar sosyal ve iktisadi problemler ortaya çıkabilmektedir” diye konuştu.
BÖLGEDE ÜRETKEN VE EĞİTİMLİ BİR BEŞERİ SERMAYEYE İHTİYAÇ VAR
Kalkınma noktasında en önemli hususun beşeri sermaye olduğuna dikkat çeken Karabulut, klasik eğitim yöntemlerinin artık işe yaramadığını belirterek, endüstri 4/0, endüstri 5/0’ın gereği bir eğitim sistemi ve insan altyapısı oluşturmanın önemine değindi.
Kendi ifadeleri ile bir eğitim modeli şekillendiren Karabulut, “Dolayısıyla Erzurum ve Bölgesinin kalkındırılabilmesi için ana hatları ile birkaç konunun üzerinde durmak istiyorum. Bunlara bölgenin iç dinamikleri demekte mümkündür. En önemli husus beşeri sermaye dediğimiz eğitim konusudur. Bu Türkiye’nin de bir problemidir aynı zamanda ama Erzurum ve bölgesine ağırlıkla eğilmek ya da pilot bölge seçilerek üzerinde çalışılması gerekiyor. Tabi klasik eğitim yöntemlerinin artık işe yaramadığını görmekteyiz. Endüstri 4/0, endüstri 5/0’ın gereği bir eğitim sistemi oluşturmak, bir insan altyapısı oluşturmak ve bunun bölgede yapılacak üretim faaliyetlerinde kullanılacak bir altyapı oluşturmak şart. Birinci elzem hususlardan birisi budur. Bunu kendi ifadelerimle, şöyle bir eğitim modeli ile şekillendiriyorum; okuyan insan, her alanı ve alanı dışı her konuda okuyabilen bir gençlik, daha sonra okudukları konusunda düşünebilen insan, düşündükten sonra medeni bir insana yakışan şekilde tartışabilen insan ve bu aşamaları tamamlayan insan beşeri bir sermaye olmuştur. Artık üretebilen insan modeli bu sayede ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla üretken, eğitimli bir beşeri sermaye modelini Erzurum ve bölgesinde oluşturmak lazım” ifadelerine yer verdi.
NÜFUS YOĞUNLUĞUNU ARTIRMAK İÇİN İLGİNÇ ÖNERİ
Bölgede nüfus potansiyelini canlı tutmak gerektiğini söyleyen Karabulut konuya ilişkin ilginç bir çözüm önerisinde bulunarak, “2’inci önemli bir konu ise bölgede nüfus potansiyelini tutmak lazım. Yani bölgede nüfus potansiyeli, iç pazar ve dış pazar potansiyelini kurmadıkça bölgede ki ister özel, ister kamu sektörü olsun verim sağlanamaz. Ya da ulaştırma masrafları üretim maliyetini çok yükseltir ve böylece rekabet etme gücü iyi olmaz, azalır. Dolayısıyla bir talep potansiyeli yaratacak bir altyapı üzerinde çalışılması lazım. Hatta ve hatta yurtdışından özellikle Türk Cumhuriyetlerinden öbek öbek nüfus yerleştirmelerine gidilebilir. Bölgede ki nüfus yoğunluğunu artırmak için bu da ilginç çözümlerden birisi olabilir ”şeklinde konuştu.
DOĞU’NUN TURİZM OLANAKLARI BİR BÜTÜN HALİNDE DEĞERLENDİRİLMELİ
Doğu Anadolu Bölgesinde coğrafi koşulların geri kalmışlığın gerekçesi olmaktan ziyade turizme katkı sağlamasının mümkün olduğunun kaydını düşen Karabulut, “Eskiden coğrafi zorlukları ve iklimi olumsuz bir geri kalmışlık gerekçesi olarak söylemiştik ama şimdi coğrafi konumu kalkınmaya katkı yapacak bir özelliğe dönüştürmek mümkün. Yani bölgede kış turizmi. Baktığımız zaman bölgenin hemen hemen her ilinde kayak yapabilme potansiyeli var. Bunun merkezinde de Erzurum var. Erzurum dünyanın sayılı kayak merkezlerinden birisine sahip, bunu sürekli kılacak bir turizm potansiyeli haline dönüştürmek lazım, ya da Doğu Anadolu Bölgesinde ki sahip olunan bütün turizm potansiyelini bir bütün halinde değerlendirmek lazım. Yani Erzurum’a kayak turizmi için gelen bir turiste örneğin Tevrat ve İncir gibi kutsal kitaplarda Nuh’un gemisinin indiği dağ olarak geçen Ağrı Dağı’nı göreceği şeklinde de bir reklam veya bilgilendirme yapılması, buraya gelen turist potansiyelini artıracaktır. Dolayısıyla dediğimiz altyapı da örneğin Ağrı, Kars, Van, Iğdır, Erzurum şeklinde bir tren ringi kurularak bile kışın insanların değişik maceraları yaşayacağı komple bir uluslararası turizm potansiyeli yaratılabilir. Böylece bölgenin kalkınması coğrafi ve iklim zorlukları harika bir kalkınma potansiyeline dönüştürülebilir. Tabi bunlara büyük projeler olarak düşünülmeli, üzerinde çalışılmalı, yine dediğim gibi devlet desteği kesinlikle olmalıdır” ifadelerini kullandı.
BİR ÖNEMLİ KALKINMA ALTYAPISI DA; TARIM VE HAYVANCILIK
Tarım ve hayvancılık sektörüne ilişkin olarak var olan imkânları iyi işlemenin, yüksek fiyatla satılacak tarımsal-hayvansal ürünler üretebilme organizasyonlarına ihtiyacı olduğunu söyleyen Karabulut,“Yine ekonomik faaliyetler açısından Erzurum ve Bölgesinin bitki örtüsü, arazi, yapısı müthiş derecede organik tarım ve organik hayvancılığa uygundur. Şimdiye kadar bir kısım toprakları bozulsa da henüz dünya standartlarına ya da Türkiye’nin gelişmiş bölgeler standartlarına göre bozulmamış birçok bakir, yaylası merası vardır. İşte tüm bunları iyi işlemek, iyi değerlendirmek yüksek fiyatla satılacak tarımsal-hayvansal ürünler üretebilme organizasyonlarına ihtiyaç var. Bir önemli kalkınma altyapısı da budur. Üzerinde çalışmak lazım” dedi.
SERMAYE BİRİKİMİ VE BÖLGESEL PAZARLARIN ÖNEMİ
Bölgede sermaye biriminin oluşmasına bağlı olarak ortaya çıkacak istihdam ve üretim altyapısında dikkate alınması gereken ana perspektiflerden birinin bölgesel pazarlar olduğunu dile getiren Karabulut, “Diğer bir önemli husus ise bölgede sermaye birikimini oluşturmak gerekir. Tabi bölgesel sermaye birikimi yine kamunun ve dış dünyada ki yatırımcıların bölgeye yerleşmesi, bölgede ki altyapıyı oluşturması konusunda devletin yönlendirici olması ile sağlanabilir. Bir başka hususta tüm bunlar yapılınca bölgede istihdamla bir altyapı oluşacaktır ve üretim altyapısında ki dikkate alınması gereken ana perspektiflerden birisi bölgesel pazarlardır. Yani bölgede yapılacak sanayi üretimlerinin Kafkasya, Orta Asya ve İran pazarına yönelik bir vizyonla üretimi gerçekleştirilebilir ve bu ticareti yapılabilirse Doğu Anadolu bölgesi Türkiye’nin en geri kalmış bölgesi olmaz, belik de en gelişmiş bölgesi konumuna gelebilir. Ama bunu başarmak ancak ve ancak iyi yetişmiş insan gücüyle olur. Yani bölge nüfusunu komple düşünmek lazım. Gençliği yetiştirmenin yanı sıra mevcut nüfus potansiyelini de dönüştürecek, bakış açısını değiştirecek çeşitli çalışmalar, eğitimler yapılabilmekledir” diye söyledi.
KALKINMA AJASNLARININ işlevi
Kalkınma ajanslarının bağımsız çalışmaları noktasında son derece gerekli bir uygulama olduğuna değinen Karabulut, bu noktada çalışma sistemlerinin gözden geçirilip, yeniden projelerinin, planlarının, çalışanlarının etkin bir hale getirilmesi gerektiğine değindi.
Ajansların işlevini yerine getirmesi doğrultusunda Doğu’nun kalkınmasında etkili bir finans kaynağı olacağını belirten Karabulut, “Bunları yaptıktan sonra son bir konu hakkında da fikirlerimi belirtmek isterim. Konu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu gibi bölgelerde kalkınma ajanslarının kullanımı ile ilgilidir. Çünkü bu 2000’li yıllardan sonra Türkiye’de benimde 2005’te yazığım kitabımda bahsettiğim üzere üzerinde durulması gereken bir yönetim modeliydi. Projelendirme bölge kalkınması aslında, projelendirme modeliydi. Fakat maalesef işleyişte çeşitli aksaklıkların yaşandığını söylemek mümkün. Özellikle tıpkı Merkez Bankası’nın bağımsızlığının savunulduğu gibi, Doğu Anadolu Bölgesinde bağımsız çalışan bölgesel kalkınma ajanslarının olmasını da arzu etmek lazım. Yani bölgede ki örneğin KUDAKA ya da Serhat Kalkınma Ajansı gibi ajansların bölgeyi iyi bilen, iyi eğitimli, iyi istihdam sağlayacak insanlar ve projelerle desteklenmesi ve bağımsız çalışması yani siyasetin baskın etkisinden kurtarılarak çalışması sağlanabilirse kaynakların yerel kullanımı çok daha rasyonel hale gelebilecek ve dolayısıyla çok iyi de bir katkı sağlayabileceklerdir. Aksi takdirde bu kalkınma ajanslarında aynı zamanda kaynakların rasyonel kullanılmaması, verimsiz kullanılmasına bağlı Türkiye’nin de bir kısım kaynaklarının boşa gitmesi gibi sonuçlar ortaya çıkabilecektir. Kalkınma ajanslarının olması son derece gerekli bir uygulama. Ancak çalışma sistemlerinin yeniden gözden geçirilip, yeniden projelerinin, planlarının, çalışanlarının etkin bir hale getirilmesi gerekir. Bu da Doğu’nun kalkınmasında etkili bir finans kaynağı olacaktır” diye konuştu.